İp Adresiniz: 18.220.137.35 | Bugün Toplam: 34 | Tıklama: 41
Sitemiz Yapım Aşamasındadır.
İçerik Eklenecektir!

Fethiye Yaşam

Yerel Şive


 

-- A --

 

 

Abuu : Çok, aşırılığı ifade etmek için ünlem sözü.
Aboo : Hayret etmek, şaşırmak.
Ababacık haa!: Büyüklüğüne hayret etme ünlemi.
Anız : Biçilen buğdayın tarlada kalan köklü sapı.
Alama : Avuç içini dolduracak kadar büyükçe taş.
Aaar : Hayvanların barındığı yer.
Alaf : Hayvanların saman yediği yer
An : Tarla sınırı.
Alata : Alışmış.
Amaşmak : Sarılmak, sarılarak yukarı çıkmak, tırmanmak.
Apışmak : Ayakları açmak.
Ağdırmak :Yukarı sürmek.
Abcallamak : Üstünden atlamak.

 

 

-- B --

 

 

Boba : Baba
Bozçalamak : Hafif karıştırılarak az pişirmek.
Böyün : Bugün.
Bılla : Kocanın kız kardeşi.
Barabar : Beraber.
Beri : Yakın.
Babıç : Ayakkabı.
Borda : Burada.
Börülce : Fasulye.
Baça : Bahçe.
Boduç : Topraktan yapılan küçüksu kabı.
Bissi : Kedi.
Böğelek : Hayvanları sokan sinekten büyük böcek.
Bülük : Küçük erkek çoçuğun erkeklik organı.
Bızalamak : Sığırın doğurması.
Bide : Bir defa daha anlamında.
Biyol : Bir defa.
Banmak : Tadına bakmak.
Bılamak : Karıştırmak.
Bıdırış : Sessiz olmak.
Bıdıramak : Konuşmak.
Beceviş : Değiştirmek, aynı değerde eşya değişimi.

 

 

-- C --

 

 

Cıngırak : Yere çakılan kazık üzerine yerleştirilen uzun ağaç. İki tarafına binilerek döndürülür.
Cibi : Tavuk ya da kuş yavrusu.
Cereme : Zarar etme, fazladan masraf etme, zarar ziyan
Cozutmak : Saçmalamak, bunamak, mantıksız işler yapmak.
Cıbıldak : Soyunuk şekilde.
Cuvap : Cevap.

 

 

-- Ç --

 

 

Çökelek: Peynir Çeşiti, "deri peyniri".
Çilte: Oturmak için yapılan küçük yer döşeği.
Çıkı: 1. Ağızı lastikli bez torba 2. Ekmek sarılan bez parçası.
Çarık: Hayvan derisi ve lastikten yapılan ayakkabı.
Çapıttan: Eski bez parçalarından dokunan yazgı.
Çulhalık: Çul dokunan taraklı tezgah.
Çul: Keçi kılından dokunan yazgı.
Çaal: Bahçe veya tarlaların sınırını taştan kuru yığıntı şeklinde örülen duvar.
Çınga: Çinko.
Çücük: Buğday tohumunun fisillemesi.
Çiltim: Üzüm salkımının parçası.
Çiğin: Omuz.
Çermenmek: Kadınların eteklerini beline dolaması.

 

 

-- D --

 

 

Daa: Uzaktaki yer tarifi.
Dünne: Dünya.
Dont: Esenkoy'ün eski adı
Dadanmak: Alışmak, tatmak.
Daramantoz: Dağınık parçalanmış,talaman yoz..
Degidi de: Şaşırmak anlamını ifade eden ünlem.
Dabıyat: Huy.
Dınnak: Çok çok az.
Dınnaçık: Olabildiğince az.
Dılcık: Aklı havada, haylaz kız.
Dimi: Lastikli pantolona benzeyen giysi.
Depmek: Bastırarak doldurmak .
Doru: Atın genç olanı.
Duroo: Dur bekle anlamında ünlem.
Demi: Sözü onaylatmak anlamında kullanılan soru edatı.
Deynek: Bir metreden biraz uzun, ince ağaç parçası.
Deyi: Söyleyerek anlamında ünlem.
Deyor: Söylüyor anlamında ünlem.
Döğen: Harman döverken hayvanların çektikleri üstü ağaç, altı çakmak taşı olan aygıt.
Dıgan: Yemek pişirmeye yarayan tek kollu tencere, "tava"
Dıka: Toprak kapların ağızlarını kapamaya yarayan ağaçtan yapılan veya çam kozağından kapak.
Deştimen: Muhtarın hizmetindeki köy bekçisi.
Döndüreç: 1. Saç ekmeğini pişirirken döndürmeye yarayan ağaçtan yapılan aygıt.
Dikelmek: Ayakta durmak.
Değmek: Dokunmak.
Dastar: Özel olarak dokunan yöresel baş örtüsü.
Dibek: İri tuz ve baharatları ezme işinde kullanılan kap.
Dıllanmak: Sallanmak
Dengilmek: Otururarak hafif yan yatmak
Duşaklamak: Hayvanların ön ayaklarının birbirine iple bağlanması.
Diremlemek: Kapıyı içeriden sağlamca kilitlemek.
Dangıramak: Yüksek sesle kalın ve zevksiz konuşmak.
Dürm: Su içmeye davet anlamında çağrı ünlemi
Dakmak: Bağlamak.
Dıkım: Bir parça ya da, bir lokma yiyecek.
Dımınmak: Çömelerek bekleme.
Dıkamak: Kapamak.
Da bısene: Geçen yıl

 

 

-- E --

 

 

Hellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaçtan yapılmış aygıt.
Eğnel:Ekin biçerken iznenen yol.
Eyer:Atın sırtına konan oturmaya yarayan semer.
Emme: " Ama " anlamında kullanılır.
Eyi: İyi.
Eğirmek: Örmek, birleştirmek.
Enneme: Mantar türü.
Evmek: Acele etmek.
Eşme: Bir yeri eşmek.

 

 

-- F --

 

 

Fıçı: Bidon.
Fıydırmak: Elle uzağa atmak.

 

 

-- G --

 

 

Gatmar: Yufkadan yapılan saç böreği.
Garga: Karga.
Gırla: Hızlı, toplu hareket etmek.
Gidişmek: Kaşınmak.
Girişme: İşe başlama.
Gursak: Boğaz.
Gücüle: Şimdi.
Göynüm: Gönlüm.
Gümül: Buğday destelerinin üst üste konması, susam demeti.
Gene: Bir daha.
Geloru: Gelebilir.
Geliboturu: Geliyor.
Gatıyan: Asla
Gözel: Güzel.
Golan: Yünden örülerek yapılan ip.
Geyin: Onun için anlamında ünlem.
Güyüm: Topraktan yapılan büyükçe su kabı.
Güveç: Topraktan yapılan tabak şeklinde kab.
Görek: Anahtar.
Geven: Yaylalarda olan bitki türü
Gocunmak: Suçlu olduğunu hissetmek.
Gavaracı: Boş ve gürültülü konuşan.
Gıymana: Kadınların başlarına örtülen süslü yöresel dastarın örtünme çeşidi.
Gatmak: Doldurmak.
Göde: Kısa şişman.
Gunnamak: Eşeğin doğurması.
Gocili: Yakın arkadaş.
Ganırmak: Eğerek, Zorlayarak kırmak.
Gıran: Salgın hastalık,Kenar
Güverti: Yeşillik, havlu.
Garankı: Karanlık.

 

 

-- H --

 

 

Havıt: Devenin üzerine oturmak ya da eşya sarmak için yapılan semer.
Hı: Al buyur anlamında davet sözü.
Hadibakan: Hadi göreyim.
Hende: O, şu bu anlamında işaret zamiri.
Haa: Hayır anlamında ünlem.
Hiye: Öyle, evet anlamında onay sözü.
Holuz: Buğday elemeye yarayan büyük gözenekli elek.
Holluk: Tavukların yumurtlama yeri, "folluk".
Harım: Bahçenin etrafına çalıdan örülen çit
Hergeleci: Köyün hayvanlarını otlatan sıyırtmaçı (Öküzcü) nün yardımcısı olan yavru hayvanları otlatan.
Honu: Su kabı
Halva: Helva.
Hangı: Hangi.
Haranı: Büyük tencere.
Hele: Öylemi sorusu.
Hoppala: Olurmu şimdi?
Halal: Helal.
Hatır: İtibar.
Hırlama: Köpeğin saldırı öncesi sesi.
Hodul: Kalın, kaba.
Hoşbeş: Sohbet
Höşmerim: Süt kaymağından yapılan yiyecek.
Harar: Kıldan dokunan saman koymaya yarayan büyük çuval.
Höle: Şöyle.
Hora: Şurası.
Hötte: Orası.
Helberi: İdare eder anlamında söz.
Höteki: O anlamında.
Hiye: Evet.
 
 
 

 

 


-- I -- İ --

 

 

Innak: Biraz.
Innacık: Birazcık.
Iradıya: Radyo.
Ilıca: Kaplıca.
Iram: Yünden dokunan kumaş.
İhicik: işte anlamında.
İlik: Düğme.
Irbık: Topraktan yapılan ümzüklü su kabı.
Istar: Kilim dokunan tezgah.
Isıran: Ocaktan kül almak için demirden yapılan alet.
Ivır Zıvır : Küçük önemsiz eşya.
İspirte: Kiprit.
İdare: Gaz ile yanan altı honi,üstü camsız,fitilli lamba.

 

 

- K -

 

 

Kırkmak: Makasla kesmek.
Köcek: Oyuncu.
Kancık: Dişi.
Külür: Mısır (Darı)'nın çekirdeklerini sardığı kısım.
Külüstür: Çok eski.
Koruk: Üzümün olgunlaşmayanı.
Kupa: Su bardağı.
Keerli: Kazançlı.
Kurdeşen: Allerji.
Köşek: Deve yavrusu.
Kıpçık: Çokhareketli, Yerinde duramayan.
Kopil: 5 ile 10yaş arası küçük erkek çocuk.
Kızan: Aileden çocuklar.
Kecek: Elbise, Giyicek.
Kavul: Anlaşma, Sözleşme, Kavil.
Koşan: Koyun ve keçilerin sağıldığı yer.
Kese: Bezden yapılan torba.
Kuzluk: Koyun ve keçi yavrularının beklediği yer.
Kalbır: Çok büyük gözenekli buğday eleği.
Kımçı: Katır çiftinde katıra yürümesi için vurulan sopa.
Kıyna: İnatçı.

 

 

- L -

 

 

Laf Ebesi: Çok laf bilen.
Lüzger: Rüzgâr.

 

 

- M -

 

 

Murt: Mersin
Mana Bulmak: Ayıplamak.
Mıh: Çivi.
Mıy mıy etmek: Alınmak, hafif ağlamak.
Mızıramak: Gözyaşı dökerek mırıltılı nazlanmak.
Maar-Mıar: Çeşme.
Mutaf: Yan duran kilim tezgâhı.
Manaa: Kabahatli.

 

 

-N-

 

 

Nacap: Nasıl?
Netcez: Ne Yapacağız?
Nedecen?: Ne Yapacaksın?
Neddin: Ne Yaptın?
Ne Var-yok: Nasılsın gibi hal hatır sorma.
Narasın: Yok olduğunu üzülerek söylemek.
Nişleyon: Ne yapıyorsun?

 

 

-O-Ö-

 

 

Oban: Değirmenin su borusu.
Oluk: Ağaçtan yapılmış çeşme borusu.
Obaçanaa: Komşuya çok giden kişi
Oklaaç: Yufka açmaya yarayan silindirik ağaç parçası.
Oku: Düğün davetiyesi
Öteberi: Küçük eşyalar
Öte: Uzak.
Örk: Hayvanı sikkeye bağlayan zincir.
Ötebaşa kadar: Sonuna kadar.

 

 

-P-

 

 

Potur: Kıldan dokunan pantalon.
Potin: Bot.
Pine: Golan dokumak için kurulan tezgâh.

 

 

Peştemal: Kadınların önüne taktıkları yarım eteklik.
Pardı: Toprak evlerin tavanına dizilen çam yarmaları.
Payam: Badem.
Poçu: Atkı, dolak.
Paytar: Veteriner.

 

 

-S-

 

 

Seyil: Sahil.
Seyitmek: Koşmak.
Safa geldin: Hoş geldin.
Sintireli: Sinirli.
Silbiş: Bebeklerin beşikte çişini yaptıkları toprak kab.
Sibek: Bebeklerin beşikte çişini silbişe ulaşmasını sağlayan karğıdan yapılan boru.
Sayacak: Üzerine tencere konulan demirden yapılan alet, sacayak.
Sefertası: Ağzı kapalı tencere.
Söğen: Harım yapmada kullanılan bir ucu yere çakılan ağaç.
Saar: Tasdik etme anlamında ek.
Safa ırbık: Topraktan yapılan orta boy su kabı, genelde misafirlerin su içmesi için veya abdest alması için kullanılır.
Sağan bakırı: Süt sağılan kab.
Söbü: Enli, uzun, söbe.
Samıt: Konuşamayan kişi.
Sömürmek:Yiyeceği kaşıksız tabağından direk yemek.
Savalamak: Uzaklaştırmak, defetmek.
Sıybınmak: Sarılarak aşağıya inmek.
Savak: Büyük arıktan küçük arıklara suyun dağıtıldığı yer
Sırf: Devamlı.
Şıllık: Ahlaksız uçarı kız.
Şirlet: Şımarık.
Şindi: Şimdi.
Şööle: Şöyle.

 

 

-T-

 

 

Tacık: Yakın yer işareti.
Tüüsüz: Tüyü olmayan.
Toşur: Küçük iri anlamında.
Tosba: Kaplumbağa.
Tas: Naylon veya metal bardak.
Tuvalet: Apana, ayakyolu, hela, apteshane, kenef.
Tokuç: Çamaşır yıkarken kirin iyi çıkması için çamaşıra vurulan ağaçtan yapılan aygıt.
Tünek: Tavuk sığınağı.
Tengerek: Ağaçtan yapılan koyun yünü veya keçi kılından ip yapmaya yarayan aygıt.
Tırlak: Amel, ishal.
Tırışcı: Yalancı.
Toru: Genç ağaç fidanı (Çam, Ardıç).
Tene: Buğday tanesi.
Telbis: herkese karşı iyi görünmek isteyen yalancı.
Ted: Köpeğe uzak dur anlamında.
Taara: Tahra.
Tek: Uslu.

 

 

- U-Ü-
Uhraçana: Buğday ekmeği yaparken Yastacın üzerine konan unun kabı.
Ümzük: Kabların ağzından ayrı açılan delik.
Ünleme: Yüksek sesle seslenmek, bağırmak.

 

 

-V-

 

 

Voyn: Yakındaki kişiye seslenmek hitap etmek.
Vıyn: Uzaktaki kişiye seslenmek. (hey anlamında).

 

 

-Y-

 

 

Yaalık: Yağlık, mendil
Yapağı: Baharda kesilen koyun tüyü.
Yakım Yakmak: Başkası hakkında mani ve tekerleme söylemek.
Yaba: Harman döverken çeç savurmaya yarayan tahta aygıt.
Yalak: Köpeğin su içtiği yer.
Yığın: Buğday destelerinin çapraz olarak sıralanması.
Yular: Eşşeği çekmek için başına bağlanan ip.
Yuluk: Lastik sapana taşın konulduğu yer, anası ölmüş oğlak ve kuzuları beslemeye yarayan emzik.
Yavan: Tatsız.
Yalabık: Parlak, yalbırak.

 

 

-Z-

 

 

 

 

 

 

 

Zere: Buğday.
Zapıramak: Hızlı koşmak.
Zıbıdak: Çok ıslanmak.
Zaamat: Zahmet.


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol